Dördüncü duvar, seyirci ile hikâyeyi farklı dünyalarda tutma görevini üstlenen hayali perde ya da duvara verilen isimdir. Dördüncü duvar sayesinde hikâyeye dâhil olmadan bir edebi eseri tecrübe edinebilir, seyirci kalabilir. Dördüncü duvar ilkesi sanat dallarının pek çoğunda kendisine yer bulabilmiştir. En basit haliyle bir resim için, tablonun çerçevesinin değil, resmin içerisindeki hikâyeye bizi dâhil edip etmemesi durumu dördüncü duvarı belirler. Bir kitapta ise yazar kimi zaman hikâyenin içerisinde bu hikâyeyi anlatır, kimi zamansa bizim gibi dışarıdan bir göz olarak anlatır. Kurgudaki bu duvarı kaldırmak günümüz eserlerinde ise popüler bir hale gelmeye başladı. Özellikle tiyatro ve sinema eserlerinde sıklıkla yaşanan bu duruma “Dördüncü duvarı yıkmak” deniliyor. Dördüncü duvarı yıktığını bildiğimiz popüler eserler arasında Deadpool ve Büyük Açık filmlerini sayabiliriz.
Bu hayali perde ortadan kalktığı anda hikâyeyi içeriden tecrübe etmeye başlarız ve akılda kalıcılığı çok daha yüksek olur. Bu eserlerde çoğu zaman bahsettiğimiz gibi kişiyi sanata ve kurguya dâhil etmeye yönelik kullanılıyor olsa da, kimi zaman rahatsız edicilik etkisini yükseltmek için de kullanıldığını görebiliriz.
Duvarın söz konusu olmadığı anları, eserdeki duygu değişikliği ile kolaylıkla algılarsınız ve o anı tanıdığınızı fark edersiniz. Tabii bu durumu yaratan asıl şey karakterin direkt sizinle konuşması ve kameranın içerisine bakmasıdır. POV (Point of View), yani görüş açısı sadece dördüncü duvar için kullanılmaz tabii ki fakat montaj aşamasında bu açıya geçildiğinde bir karakter için mi geçildi anlayabiliriz. Bir karakterin gözlerinden görmemiz istenmediyse, çoğunlukla bizi içeriye davet eden bir harekettir diyebiliriz.