Üretkenliğinizi Arttıracak Hatta “Halay Çektirecek” 7 Bilimsel Gerçek

Modern ekonomi düzeninin yerli yerine oturmasıyla, gerçekten çalışmak ve çalışmaya çalışmak arasındaki ciddi fark ortaya çıktı. Bu çizgiye ulaşıncaya dek insanlar çalışılan süre uzunluğu = verimlilik denklemini kabul ediyordu ki, bu insanların dünyayı öküzün boynuzunda tasvir etmesi kadar saçmaydı. Uzun saatler çalışmak kesinlikle verimli değildi ve yıpratıcı olabiliyordu.

Bu denklem evrile evrile çağımıza geldiğinde artık dünyanın öküzün boynuzunda olmadığı ve verimli çalışmanın çalışma saatiyle ilişkili olmadığı açığa çıktı. O kara köhne denklem artık akıllıca çalışma teknikleri + elinizdeki zaman = verimli çalışmak denklemine evrilmişti. Sandığımızın aksine elimizdeki zaman kadar denklemde önemli bir diğer eleman vardı ki, bu atlanılmaması gereken bir detaydı.

Artık bilim adamları (İsviçreli olup olmadıkları hakkında bilgimiz yok) verimli çalışma oyununa kişisel gelişim kitaplarının dışında ve bilimsel tekniklerle yaklaşıyor. Gayet bilimsel ve kapı gibi gerçeklerle verimliliğinize halay çektirmek ister misiniz? Harika! O zaman bu 7 gerçeği çalışma akışınıza eklemek için kollarınızı sıvayıp, mendilinizi hazırlayabilirsiniz.

01. Her İş için “Deadline” Belirleyin

Parkinson’un yasasına göre: Bir işi tamamlamak için harcadığınız zaman, o iş için ne kadar zamanınız olduğuna bağlıdır. Parkinson’un yasası çok dik kafa bir cümle gibi görünüyor… Oysa cümleyi birkaç kez zihninizde compile ettiğinizde jeton hazneye düşecektir.

Hala düşmediyse biraz yavaştan alalım. Parkinson’un yasası bize bir işi bitirmek için ne kadar zaman ayırırsak muhtemelen o işin o kadar zamana mal olacağını söylüyor. Elimizdeki işler için bir son teslim tarihi belirlemek üstümüzdeki baskıyı arttırıyor ve zamanla mücadele etmemizi sağlıyor. Hani sınava son gün veya sınav günü çalışan arkadaşlarımız vardır ya, heh! Işte o arkadaşlarımız bilincinde olmadan Parkinson’un yasalarınca hareket ediyor.

Herhangi bir iş için bitiş zamanı belirlememiz, zihnimizde bir akışın oluşmasına yardımcı oluyor. Akış sayesinde zihnimiz sadece bitirmemiz gereken odak noktasındaki işe odaklanıyor. Bunun dışındaki her şeyi (duygular ve zaman kavramı dahil) askıya alıyor. Kelimenin tam anlamıyla zaman baskısı odak noktanıza girmenize yardımcı oluyor.

Yapacağınız işler için önceden Deadline belirlemek, o işi hemen rafa kaldırma konusunda sizi motive edebilir. Deadline’ınız olduğunda önceliğiniz işinizi zamanınız dolmadan tamamlamak olacaktır. Bu, üstünüzdeki baskıyı arttırarak daha kolay odaklanmanıza yardımcı olabilir. Böylece tüm yeteneklerinizi kullanarak içinizdeki yüksek potansiyeli açığa vurabilirsiniz.

İlginizi Çekebilir!

Kalimba ve Ukulele Son Zamanların En Çok Tercih Edilen Enstrümanı

Son yıllarda ülkemizde de müzik aletleri arasında ön plana çıkan çeşitli enstrümanlar bulunmaktadır. Bu enstrümanlar, çıkardığı seslerin şarkılara kattığı yeni tonlamalar, dünya çapında ilgi duyulmasıyla beraber bilinirken h...

02. Projelerinizi Minnak Parçalara Ayırın

Yeni bir projeye başlamak daima göz korkutucu, bazen de yıldırıcı olabilir. Yapılacak sürüyle işiniz olduğunu görmek ve bitiş çizgisinin ufukta görünmeyişi, yıldırıcılığınız üstüne beşamel sosu olur.

Şimdi, bir an için başladığınız projeyi bitirdiğinizi ve projeyi bitirdiğinizdeki iç rahatlığınızı düşünün. Nasıl ama, orası baya rahat değil mi? Öyleyse neden bu ödül mekanizmamızı birden çok kez harekete geçirmiyoruz? Hem böylece kendinizi daha çok ve hızlı çalışmaya hazır hissetmez misiniz?

Harvard Business Review’ın inceleme araştırmasına göre insanların ne kadar büyük veya küçük şeyleri başardığının pek önemi yok. Başarmayı seviyoruz ve başardıkça yaptığımız işe daha motive oluyoruz. Projenizi büyük bir dev şeklinde görmek yerine onu küçük parçalara ayırırsanız, bir günde sizi motive edecek tek bir işi başarmak yerine onlarca işi başarabilir, ilerleme kaydettiğinizi görebilirsiniz. Kaydettiğiniz ilerleme uzun vadede moralinizi arttırmanın yanı sıra üretkenliğinizi ve çalışma hızınızı da arttıracaktır.

03. Yalnız Başınıza Çalışmayın!

Freelancer’ların kafelerde pineklemesinin bilimsel bir nedeni olabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Yaradılışımız gereği sosyal yaratıklarız. Bir de, çalışırken bizim dışımızdaki herkesin “ölümüne eğlendiğine” inanmaya programlıyız. Aslında gerçek öyle olmasa bile…

Bir psikolojik fenomen olarak sosyal kolaylaştırma Maldivler yükünü sırtınızdan alabilir. Tıpkı sizin gibi çalışan ve birşeylerle uğraşan insanların olduğu ortamlarda çalışmak, psikolojik olarak diğer insanlarla aranızda bağ kurmanıza yardımcı olur. Kütüphanede ders çalışan insanların kendilerini daha verimli hissetmelerinin nedeni budur. Atalarımızın, üzüm üzüme baka baka kararır sözü de böylece doğruluğunu bir kez daha kanıtlamış oluyor.

04. Ultradian Ritminize Göre Çalışın

İnsan vücudunun bir ritmi vardır. Özünde hepimizin biyolojik olarak 120 dakikalık ultradian ritimleri atlattığımız düşünülmektedir. Bu ritme göre odaklanma kapasitemiz ilk 90 dakika boyunca maksimum düzeydedir. 90 dakikadan sonra zihinsel enerjiniz azalmaya başlar ve 30 dakika boyunca en verimsiz döneme gireriz.

Vücudun doğal ritmine ayak uydurmak için bazıları ultradian ritimlerini baz alarak çalışırlar. Bu çalışma düzenine göre 90 dakika çalıştıktan sonra 30 dakikalık mola verilir. 30 dakika boyunca vücut kendini tazelemiş olur ve tekrardan çalışmaya hazır hale gelir.

90 dakika boyunca kafanızı kaldırmadan çalışmak her zaman görüldüğü kadar kolay olmayabilir. Psychology Today’e göre insanlar dikkatleri dağılmadan sadece 20 - 25 dakika kadar odaklanabilirler. Eğer 90 dakikalık büyük odaklanmalar size göre değilse o halde 20 25 dakikalık çalışma periyotlarını baz alan Pomodoro tekniğine bir göz atmak isteyebilirsiniz.

05. Müzik Dinleyin

Müzik modunuzu elden geçirmek için harika bir yardımcı olabilir. Psychology Today’e göre sözsüz müzikler dinlemek (White noise) o an yaptığınız işe fazladan odaklanmanıza yardımcı oluyor. Yeni müzikler dinlemek vücudunuzda dopamin salgılanmasını sağlıyor.

Çalışma verimliliğini arttırmak için her telden müzikler dinlemek işe yaramıyor. Sözlü müzikler yaptığınız şey konuşma, okuma ve yazma ihtiyacı duyduğunda tam tersi etki yaparak üretkenliğinizi düşürüyor. Maksimum üretkenlik için klasik müzik, film ve oyun soundtrack’leri (sözsüz) ya da White Noise tarzında müzikler öneriliyor.

06. Kendi Kendinize Baskı Oluşturma Yöntemi

İnsan doğası ve mutluluk üzerine yaptığı araştırmalarıyla bilinen Gretchen Rubin, yakın zamanda The Four Tendencies adında bir kitap yayınladı. Bu kitabın önemli bölümünde insanların başkalarına karşı verdiği sözlere, kendine verdiği sözlerden daha sadık olduğuna değiniliyor. Yani Gretchen Rubin, baskının her türlüsünün satacağını tekrar yinelemiş oluyor.

Mesela hedefiniz müşterinize günlük 1.000 kelimelik bir içerik yazmak olsun. Müşterinize bunu sözlü olarak ifade etmeniz, kendi kendinize baskı oluşturmanıza yardımcı oluyor. Bu sözü kendinize verdiğinizde çeşitli bahanelerin ardına saklanabilir veya erteleme hastalığına tutulabilirdiniz. Oysa kendiniz dışınızda bir kontrol mekanizması oluşturduğunuzda, üstünüzde denetlenmesi gereken bir baskı oluşturmuş olacaksınız.

07. İçinizdeki Mükemmeliyetçiyi Susturun

Fazladan mükemmeliyetçiliğin can çıkarmayacağı aşikar fakat mükemelliyetçilik üretkenliğin celladı olabilir. Sürekli çalışmalarını en baştan incelemek, hatalarınız için tekrar tekrar kontrol etmek fazladan zamana mal olurken, iş akışınızdaki diğer görevlerin aksamasına neden olur. Fazladan mükemmeliyetçilik iş enerjinizi tüketebilir ve duygusal sağlığınızı bozabilir.

Mükemmeliyetçilikle ilgili en büyük sorun her şeyin harika olmasını beklemek değildir. Harika olmayan her şeyi başarısızlık şeklinde görmektir. Bir çalışmayı “harika” düzeyine getireceğiniz süreçte işe sadece ufak marjinal değerler katmayı başarabilirsiniz. O da olması gerekenden daha fazla zamana mal olur. Birçok kişi için güzel ve işe yarar şeyleri zamanında yetiştirmenin de bir mükemmellik ölçütü olduğunu unutmayın.

Bilim üretkenlik konusunda gayet net. Bu 7 maddeyi kendi iş akışınıza ekleyerek üretkenliğinizi arttırabilir, daha kısa zamanda daha çok şeyi başarabilirsiniz.

Bilimsel olarak sizin de kendinizde işe yaradığını deneyimlediğiniz bir tavsiyeniz varsa, onu da listemize eklemekten zevk duyarız :)