Sitenizi 1. sıraya taşımak istiyor musunuz? O zaman beşinci günün şafağında doğuya bakın. Bir işe yarar mı bilmiyorum ama sonucu pek fark etmez. Eğer bu sayfadaki şehir efsanelerinin işe yarayacağına inanıyorsanız, şafakta doğuya bakmanın da yarayacağına inanabilirsiniz.
SEO sihirli değnek gibi bir olay değil. Google’ın Webmasterlar’a bu konudaki direktifleri ve açıklamaları oldukça net. Fakat bizler biraz okumayı sevmediğimizden önemli kısımları kaçırıyoruz. Sonra forumlarda gördüğümüz “Dolunay varken link alıp, o gece sunucunun üstüne soğan bıraktım. Sitem şimdi tüm kelimelerde ilginç şekilde 1. sırada çıkmaya başladı” tadında efsanelerle kulak bağlıyoruz.
Bu da herkesin bildiği ama bizim bilmediğimiz bazı sihirtronik olayları varmış gibi kabul etmemize neden oluyor ve fena halde yanılıyoruz. İşte, çoğumuzun yanıldığı popüler 4 diğer örnek:
01. EFSANE: “Backlinkler en önemli sıralama faktörüdür”
Google’ın backlinkleri ve linkleri çeşitli sinyaller olarak kullandığı herkesin biliyor. Fakat backlinkler sadece önemliler, anlatıldığı gibi en önemli kriter değildir. Backlinklerin en önemli 3 kriter arasında olup olmadığını soran bir Webmaster’a John Mueller bunu açık şekilde ifade ediyor:
“Sıralamaları belirlerken pekçok faktörü kullanıyoruz ve bu gerçekten birçok faktöre bağlı. “Top 3” adında bir listemiz yok, linkleri kullanıyoruz ancak linklerle birlikte çok daha fazlasını da kullanıyoruz.”
İçerik Sitelerinin Önü Alınamaz Trafik Kaybı
Bu sektördeki 9. yılım. Onlarca site açtım, daha fazlasına içerik hizmeti verdim, çevremdeki insanlar da genellikle bu sektörden oldular. İşlerse, hiçbir zaman daha iyiye gitmedi. İlk girdiğim dönemden bugüne kadar, içeriğe dayalı ...
02. EFSANE: “Sosyal medya bir SEO ve sıralama faktörüdür”
Aramızda sosyal medyanın SEO için önemli olduğu ve sıralama faktörü olduğu iddiasına denk gelmemiş olan var mı? Tamam, madem yok o halde devam edebiliriz.
Bu konuda da yine eski ve yeni Google çalışanlarının ifadelerine yer vermemiz yerinde bir karar olacaktır. “Sosyal medya SEO’yu etkiler mi?” sorusuna Matt Cutts’ın verdiği cevap şu şekilde:
“Facebook ve Twitter sayfalarına tıpkı Index sistemimizdeki diğer siteler gibi davranıyoruz. Eğer Twitter veya Facebook’da botlarımız bir şey bulursa onu tarıyor ve arama motoru sonuçlarına zaman zaman yansıtıyor. Fakat bunu yaparken ‘Aa senin Twitter’da bir sürü takipçin var veya Facebook sayfanı birçok kişi beğenmiş’ gibi kanılara varılmıyor. Dolayısıyla şu anda buna benzer hiçbir sinyali değerlendirmiyoruz.”
Konuya ilişkin olarak John Mueller’in de farklı bir açıklaması var:
“Sosyal medya etkisi Google üzerindeki organik sıralamalarımızı etkiliyor mu? Direkt olarak hayır, yani sıralamayı etkileyen herhangi bir etki yok. Sosyal ağlarda paylaşılan linklerin büyük çoğunluğu nofollow linklerdir, bu nedenle sıralamanızı yükseltme konusunda bir avantajlarının olması mümkün değildir. Buna rağmen bazen sosyal paylaşımları doğrudan arama sonuçlarında gösterilebilir.”
Her iki ismin de açıklaması sosyal medyanın sıralama üzerindeki etkisini net bir şekilde açıklıyorlar. Sosyal medyanın sıralama faktörü olarak kabul edilmesi efsanesi 2013 yılında Google +1 tufanıyla birlikte başladı. Bazı SEO şirketleri Google +1’lerinin arama sonuçlarındaki değeri arttırdığını iddia etti. Hala bile Google’ın makine öğrenimi yoluyla etkilediği gibi spekülatif iddialar var. Ne var ki Google çalışanlarının ifadesi bunu bugüne kadar doğrulamış değildir.
03. EFSANE: “Google’ın algoritma ve sıralama faktörlerini biliyoruz”
Moz, SEMrush, Backlinko, Searchmetrics ve daha niceleri SEO bloglarınlarında “sıralama faktörleri”ni yayınlarlar. Oysa bunlar gerçek manada Google’ın algoritmasını asla temsil edemezler. Tüm bu sıralama faktörleri, SEO dünyasının önemli şirketlerinin deneme yanılma yöntemiyle elde ettikleri verilerdir. Sıralama faktörü içerikleri hazırlanırken matematiksel olarak bağıntılardan yola çıkılır. Eğer iki şey gerçekleştiğinde tek birinin gerçekleşmesinden daha yüksek şansa sahipse bunun daha doğru olabileceği ihtimali gözetilir.
Hiçbir SEO blogu veya SEO firması kendi verilerini sunarak Google’ın algoritmasını bildiklerini iddia edemezler. Zira kompleks bir yapıya sahip tüm düzen gizli ve saklıdır.
Aynı şekilde Google hiçbir zaman siteleri Moz’un “Domain Authority” kriterini gözeterek sıralama belirlemez. Bunlar sadece Moz’un kurduğu bağıntıların bir sonucudur. Kesinlikle ve yüzde yüz doğruyu temsil edemezler. Bunu Moz ve diğer araçların ilgili sayfalarındaki uyarı ibarelerinde de görebilirsiniz.
04. EFSANE: “Misafir blogculuk Google’ın kullanım sözleşmelerine aykırıdır”
Misafir blogculuk kavramı hakkında ilk fırtınalı tartışmalar henüz Matt Cutts bir Google çalışanıyken 2014 yılında başladı. Matt Cutts: “Eğer misafir blogculuğu link kazanmak için kullanıyorsanız, acilen vazgeçmeniz gerek,” minvalinde bir açıklama yaptı. Ayrıca 2014 yılında bir başka açıklamada Matt Cutts şunları söyledi:
“Misafir blogculuk yapmak için hala birçok nedeniniz (markanızı yaymak, erişimi arttırmak ve topluluk kurmak vs.) var. Bu faydalar, sizi Google’dan önce geleceğe taşıyabilir. Elbette bazı harika ve kaliteli misafir blogcular da yok değil. Benim kastım, SEO amacıyla hazırlanan ve yayınlanan misafir yazılardır.”
2017 yılına geldiğimizdeyse John Mueller kendisine yöneltilen bir soruya şu şekilde yanıt verdi:
“Ben misafir yazıları link kazanmak için yayınlamazdım. İnternet sitenizi kendinizi dünyaya duyurmak için kullanın.”
Görüldüğü üzere Google çalışanları hiçbir zaman misafir blogculuğun Google’ın kullanım şartlarını ihlal ettiğini belirtmedi. Google’ın şartlarını ihlal eden şey; PageRank’i manipüle etmeye yönelik olarak bir link şemasının hazırlanmasıdır. Bu yapılmadığı sürece misafir bloguluk zararlı bir eylem değildir.
Toparlama Çabaları
Google rehberleri ve Google çalışanları bize yeterince bilgiyi sunarak, kullanıcılar için “en iyi deneyimi sunacak içerikler ve siteleri” oluşturmamızı öneriyor. Bizim önerimiz mi? Beşinci günün şafağında her ihtimale karşı doğuya bakın
Eğer bu içerik ilginizi çektiyse ayrıca bakınız: Alan Adları Hakkında Üretilen 7 Şehir Efsanesi